Futbol, işte o herkesin anladığı, topun peşinde koşmanın ve ağlara gol atmanın en basit hali! Çocukluğumuzdan beri sokakta top oynayarak büyüdük. Duvarlara vurduk, arabaların altından geçti, camları kırdık. Neyse ki annemiz babamız hoşgörülüydü, bizim için yaptıkları tek kural “Dikkat et, camı kırma!” oldu.
Futbolun aslında kökenleri de o kadar basitmiş. Antik zamanlarda, bir yerden bir yere top göndermek ya da bir hedefe ulaştırmakla başlamış her şey. Her kültürde benzer oyunlar oynanmış. Antik Mısırlılar, Orta Çağ İngilizleri, herkes futbol vari oyunlarla vakit geçirmiş.
Ama şimdi işler değişti. Futbol artık bir devasa endüstri haline geldi. Yüz milyonlarca insan stadyumlara akıyor, televizyon başında heyecanla maçları izliyor. Messi, Ronaldo gibi adamlar dünya yıldızları oldu. Bir oyuncu, bir yılda kazandığı para ile tüm mahalleyi geçindirir!
Teknoloji de futbolun içine girdi. VAR denen olay çıktı. Hakemler televizyon karşısında oyunu yeniden izliyorlar, en ufak bir faulu kaçırmıyorlar. Buna bazıları “eskiden olsa böyle fauller falan olmazdı” derken, bazıları da “artık adalet yerini buluyor” diyor.
Neyse işte, futbol sadece spor değil, aynı zamanda hayatın bir yansıması. Sokaklarda top koşturan bizlerden, dünyanın her köşesindeki insanların gönlünde taht kuran bir oyun oldu. Şimdi hepimiz aynı dili konuşuyoruz: futbolun dili!